13 Nisan 2014 Pazar

Test: Hyundai i10 1.0 Style

Ülkemizde üretilmesi sebebiyle diğer tüm pazarlardan önce yollarımıza çıkan ve çabucak test imkanına kavuşabildiğim -aslında Şubat ayının başında test ettiğim- yeni Hyundai i10, blogumun ilk test yazısı olacak.

Daha önceki yazılarım halen bir başka sitede haksız, hukuksuz bir şekilde yayınlanmakta olduğu için bir ara bu sorunla mücadele etme ve kafa dinleme döneminden sonra sizlere otomobil dünyasından çeşitli haberleri ve eğer fırsat verilirse ülkemize gelen yeni modellerin test yazılarını paylaşmaya blogspot adresimde devam edeceğim.



Hyundai daha önce Atos modeliyle yer aldığı A segmentinde, yıldan yıla artmaya devam eden marka prestiji ve yeni isimlendirme stratejisiyle birlikte 2007 yılında karşımıza ilk nesil i10 çıkarmıştı. Atos'un ardından büyük ilerleme kaydedilen model değişen yüzüne ve artan iç hacmine rağmen Avrupa pazarında yeteri kadar ilgi görmemişti. Takip eden yıllarda Avrupa'yı vuran ekonomik krizle birlikte küçük şehir otomobilleri segmentine olan ilgi birden bire arttı ve Avrupa'nın otomotiv devi Volkswagen AG yeni Up konseptiyle ortaya çıktı. Bu gelişmelerin ardından tüm üreticilerden bu segmente yeni modeller duyurulmaya başlamışken Hyundai geri kalmadı ve planlanandan daha erken bir tarihte 2013 yılının son çeyreğinde sınıfının standartlarını belirleyen ve markanın yeni tasarım çizgileriyle uyum içerisinde bir dış tasarıma sahip yeni i10'u tanıttı.


Otomotiv endüstrisinde tüm sınıfların ebatları büyümeye devam ederken A sınıfı da yerinde saymadı; yeni i10 önceki nesile göre 80mm daha uzun, 65mm daha geniş ancak daha aşağıda bir ağırlık merkezi yani dengeli sürüş adına 50mm daha alçak tavan yükseliği ölçülerine kavuştu. Tabi bu büyüyen ölçüler ve artan donanım sebebiyle önceki nesile göre 100kg ağırlaştığını da belirtelim.


Ön kısımda ağbeyi i20 ile benzerlik gösteren yeni i10, önceki nesline göre çok daha dinamik çizgilere ve şehiriçi otomobillerin bir çoğunda rastladığımız tipik güler yüzlü bir bakışa sahip


Arka kısımda i10 küçük ebatlarıyla trafikte aşağı görülmeye mahkum A segmenti modellerden ziyade B hatta C segmenti modellerde görmeye alışık olduğumuz dinamik çizgilere ve yeni arka far grubu tasarımıyla agresif bir bakışa sahip. 


İç mekanda bu sınıfta kimi üreticilerin denemekten kaçınmadığı fantastik/futuristik şekillere ve panellere Hyundai i10'da rastlamıyoruz. Oldukça sade ve kullanışlı olarak tasarlanmış kabinde kontrast renkte paneller kullanılarak canlı bir görüntü ve ferahlık hissi oluşturulmuş. Kullanılan plastik malzeme beklenileceği üzere sert cinsten olsa da üzerine tıklattığınızda çıkan tok ses bu parçaların oldukça düzgün montaj edildiği ve uzun yıllar düzgünlüklerini koruyacakları izlenimi veriyor. Konsolun göğüs kısmının en altında  telefon, cüzdan vb. nesneler için benim bu zamana kadar küçük sınıfta gördüğüm en büyük eşya saklama gözlerinden biri yer alıyor.

3 kollu direksiyon üzerinde yol bilgisayarı ve ses sistemine erişim sağlayan fonksiyon düğmeleri yer alıyor. Direksiyon yukarı-aşağı ayarlanabiliyor olsa da derinlik ayarı maalesef bulunmuyor.

Bir çok özelliğin giriş seviyesi donanımda standart olarak sunulduğu i10'da Style donanımında Radyo/CD/MP3 fonksiyonlu ve AUX-USB girişleri bulunan sistemin kullanımı basit, tasarımı kabinin geri kalanı gibi oldukça sade. Radyo kontrol ünitesinin hemen altında yer alan klima kontrolleri yine tüm işlevleri en sade haliyle yerine getiriyor.



Bazı A segmenti modellerde devir göstergesine ya hiç yer verilmez ya da çok küçük olarak yer verilir. i10 da göstergeler klasik düzende geliyor yani devir göstergesi de hak ettiği yeri buluyor. Optik teknolojisinden istifade eden göstergeler oldukça okunaklı. Yol bilgisayarı bize günümüzde ihtiyaç duyduğumuz tüm bilgileri başarıyla aktarıyor.

Yan destekleri yeterli kavramayı sunan rahat koltuklardan sürücü koltuğunun yükseklik ayarı bulunurken yolcu koltuğunda bu ayar bulunmuyor, uzun boylu yolcular kendilerini biraz yüksekte ve tavana yakın hissedebilir.
Arka kısımda 1.80 boyumla sürücü koltuğumu ayarladığımda geriye kalan mesafe bu. Yeterli baş, diz ve omuz mesafesi sunulan i10 da arkada eğilip bükülmeden 2 yetişkin rahatlıkla seyahat edebilir.


Büyüyen ebatların iç mekandaki rahatlamadan sonra bir diğer etkisi %10 civarında artan bagaj hacmine olmuş. Koltuklar dik vaziyette 252 litrelik bir hacim sunulurken koltuklar yatık vaziyette bu hacim 1046 litreye ulaşıyor. 252 litrelik asıl hacim şehiriçi kullanımlarda bir kaç poşet, bir kaç da orta ebatta çanta gibi eşyalara yeterli alanı sunarken 1046 litrelik ikincil hacim büyük eşyalar taşınmak istendiğinde durumu kurtarıyor.

i10'un sürüş dinamiklerine değinecek olduğumuzda 3 silindirli 1 litrelik motorun 1 tonu geçen yürür ağırlıktaki araca yeterli performansı sağlayamadığını hissediyoruz. Maliyet odaklı geliştirilen bu motora tabiiki çok da fazla serzenişte bulunmak hakkımız değil çünkü daha yüksek teknoloji turbolu motorun maliyeti şüphesiz daha fazla olacaktır.

 5500 d/dk'da maksimum gücü olan 66 beygiri üreten motor, 90 Nm'lik maksimum torkunu 3500 d/dk'da elde edebiliyor. Bu sebeple zaten 3 silindirli olmasından dolayı alışılmış 4 silindirli motorlardan daha sarsıntılı ve gürültülü çalışan motoru biraz bağırtmamız gerekebiliyor.


 Performans eksikliğini bir kenara koyduğumuzda aracın şehiriçi kullanımda kolaylık sağlaması için iyi ayarlanmış fren ve debriyaj pedallarının tepkisi, düz vitesle zoru olan insanların bile bu arabayı kolayca kullanmasını sağlayacak cinsten. 175/65 R14 ebatlarındaki lastikler kalınca yanaklarıyla, sert sayılabilecek süspansiyonlara rağmen yoldaki bozuklukları iyi sönümleyen bir altapıya sahip. Yolu bu kadar iyi tutan ve direksiyon tepkisi de oldukça hisli olan i10 kesinlikle 80-100 beygir skalasında bir motoru hak ediyor ama bu isteklerle gelecek müşteriler için tabiiki bir üst segment ve bir üst fiyat skalasındaki modeller işaret edilecektir.

 100 kilometre kadarını şehiriçi trafiği koşullarında, 500km kadarını şehirlarası yüksek süratte ve hatta 170 km/sa maksimum hızı da görerek geçirdiğim test sürecinde ortalama yakıt tüketimi 100 km'de 8 litre olarak gerçekleşti. Trafiğe çok takılmadığınız ve 1 litrelik motoru çok yüksek devirlerde zorlamadığınız takdirde 6-7 litre seviyelerine indirebilme potansiyeli var. Tabii tüm bu akıllara takılan fazla tüketim konusu Hyundai'nin fabrika çıkışlı, garantili LPG eklentisiyle çözülmüşe benziyor. LPG'li i10'un güncel testi bir diğer blogger dostum Onur Koray'ın sayfasında yer alıyor, dilerseniz tüketimle ilgili aklınıza takılanları inceleyebilirsiniz.

Hyundai ürün gamının en küçük üyesi i10 Avrupa'daki tasarım merkezinde Avrupalı tasarımcılar tarafından geliştirildi, Avrupa pazarı için üretimi Hyundai ASSAN Kocaeli Fabrikası'nda gerçekleştiriliyor.

 Volkswagen Grubu'ndan Up!, Citigo ve Mii, Fransız üreticilerin Cenevre'de tanıttığı yeni modeller Renault Twingo, Peugeot 108 ve Citroen C1 gibi ciddi rakipleri arasında performans anlamında olmasa da sunduğu özelliklerle fiyat/performans oranında en başarılı model olarak i10 öne çıkıyor. Avrupa'da bu başarısını destekler nitelikte aldığı bir çok "En İyi Şehir Otomobili" ödülleri de bulunuyor.

 Testime konuk olan i10 1.0 Style, 2013 model yılında 28.490 TL'ye satılıyordu ancak 2014 yılında bir çok kalemden gelen çeşitli zamlarla bu modelin fiyatı şimdilerde 34.700 TL'ye fırlamış. Astronomik fiyatlarla 0 km otomobil satılan ülkemizde halen ayağı yerden kesmek için en cazip seçeneklerden biri olan i10 şu an bana göre A segmentinin en iyisi. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder